öykü

Hiç küle dönüşmenin duygusuyla yaşadığınız oldu mu?

Bir zamanlar Işıklar Ülkesiolarak bilinen, doğa ile tarihin görsel şölene dönüştüğü Likya yollarında, kendi küllerinden doğmaya çalışanları anlatıyor öykümüz…

Cep telefonuna kaydettiği görüntülü mesajlarla öykümüzün merkezine oturan ve mitolojik bir takma ad kullanan Leto’nun aşkına yolculuğu da Phoenix’in efsanesinden farksızdır aslında; kendini Leto olarak adlandırması bunun için ama Likya yollarında sürüklendiği keşmekeşliğin içinden sıyrılarak küllerinden doğmayı başarabilecek mi?

O tutkulu kadının aşkını, evliliğinin dişlileri arasına sıkıştıran, olması gereken yerde ve zamanda olamayarak aşkını çıkmaza sürükleyen Sinan, Likya yollarında küllerinden doğabilecek midir?

İlk aşkının ihanetiyle dünyanın sonuna geldiğini düşünen ama Leto’nun aşkına tanık oldukça düşmenin değil de ayağa kalkmanın önemli olduğunu kavrayan Ceren’in Likya yollarındaki öyküsü nerelere uzanacak?

Aşk denilen duygunun değerini bilemeyen Togay’ın, kaybetmeyi intikam hırsına dönüştürmesinin, Likya yollarındaki karşılığı ne olacak?

Aşkın zirveleri keyiflidir, elde edebilmenin mutluluğu kolayca alışkanlığa dönüşür ama yitirmenin yarattığı çöküşler de insan içindir. Yeniden başlamaya cesareti olmayanlar umutsuzluğun ateşiyle küle döner. Ne yaşanırsa yaşansın, nerede yandığının ya da nasıl kavrulduğunun önemi yoktur; Leto gibi küllerinin arasından kanatlanıp uçabilmektir önemli olan…

Son sözümüz de “Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğüne değil, kaç kere yeniden küllerinin arasından doğrulup, yeni bir gül olduğunu hatırla,” diyen Mevlana’nın olsun…

likya yollarında küllerinizden doğmaya hazır mısınız?